Ey çiftlik,
Bugün de sana beyimin doomgünü organizayonunda yaşadıklarımı anlatiim diyorum..
10 Şubat geçeli 50 gün oldu evet, anca yazabiliyoruz ne var? Zırlama, alırım havanı biliyosun!
Hemen partiye geçmeyelim delibaş,
Öncesinden başlayalım...
Şincik tabi Toygarıma 30 yaşında naapsam diye çook uzun zamandır beynimi yormaktaydım. Şöyle 30 konsepli havası civası 1500 olan partiler, bişeyler yaparım zati diyordum da ne yapacağımı pek bilmiyordum. Toygar dns dans dans insanı olmadığından, rakısal balıksal bir konsept düşünmekteydim, tüm çiftliği toplayıp... Bu hazırdı zati. Ama ben bu buluşma dışında da dadlı bişeyler yapmalıydım. Çizim yaparım diyordum zati, sonra İstem ilen başka bir kutlama çalışması içindeyken, 30 ayrı kart yapma ve bunları parti mekanına gidene kadar uğradığımız her yerde bir bir, sırasıyla Toygar'ın bulmasını sağlama ya da ona verilmesini sağlama temalı bi delibaşlık bulduk. Special thanks to Miki:)
Önce kartları düşündük Miki'ylen.
Sonra,
Çizdim, çizdim... Ahanda böyle:
Fakaaaat, önümüzde önemli bi engel vardı:( Delibaş yamulmuştu. Çok hastaydım yaaa:( Ne üzüldüm ne üzüldüm, ah harap bitaaap oldum, yataklara düştüm, bildiğin düştüm hastane yatağına, serumu yidim valla:)
Bişeyler organize edeceğimi bilen Toygar, benden kesinlikle ertesi gün evden çıkmayacağıma dair sözler almaya çalıştı. Ama nafile, kararlıydım, iyileşecektim, 30 tane kart çizdiydim ve Toygarım bir kez 30 olacaktı..
Ertesi sabah biraz daha iyi uyandım, erkencikten, kartların fotoğrafını çektim, zira sırasını unuttuydum:) Sonracıııma ilk kartı yastığının altına koymak suretiyle, diğerlerini de yerlerine, kuytularına yerleştirdim...
Toygar gözlerini açmasıyla ilk kartı buldu ve macera başladı...
Ev içinde, diş fırçalıktan, çorap çekmecesine, nutella kavanozundan, kitaplığa, kumandadan, ayakkabılığa kadar 14-15 kartı adımları izleyerek buldu tosbaa... Hepsinin evde barındığını zannediyormuş, garibim:) Bu tahmini; asansörde, posta kutusunda bulduğu yeni kartlarla ve ardından, Karaköy vapurunda çay getiren amcanın 21. kartı "iyi ki doğdun Uygar Abi" demesiyle çürümüş oldu.. ejhehehe:)
Diğer kartların sırası da bu şekildeydi. Karıştırmayayım diye listeyi böyle yollayıverdi yidiğimin İstem'i:)
Efenim fotoğraflarlan 30. yaşa doğru giden delibaş yolu, buyrunuz izleyiniz...
Karaköy Vapırı'nda... Abimiz bu kartı vermek için bahşiş istemeyeydi iyiydi ama neyse.
Bu abimiz de bizi Tünel Tramvay Durağı'nda bizi karşılayan Serhat Bey... Kendisi hayatının görevini yapıyormuşcasına o kadar mutluydu ki töbeler olsun. Önce uzuuun bir girizgah yaptı. Dedi en güzel yaş, kutlu olsun, vallahi çok heyecanlandım, beni facebooktan falan ekler misiniz dedi, sonra dedi Toygar'a hanımınız sizi çok seviii... Aboooo dedim sen çok konuştun Serhat Bey, sağol, mission is completed, rahat ol, sana teşekkürlerimizi iletiyor ve seni İzmir marşıyla uğurluyoruz dedim, biz tramvaydan indiğimizde hala konuşuyordu, sağolsun:)
Tramvay'dan indik, dedim benim "Uykusuz"um geldi, haydin Halep Pasajı'na... Oraya da gidip parolayı söyledim, Parola Şafak, dedim, yemedi. Uygar 30 yaşında dedim, bi poşetlen hediyelerimizi verdi, bir de üstüne 6'lı Fırat bardak altlığı hediye etti. Heral tükkanın sahibiydi. Beleşin verdiği mutlulukla yolumuza devam ettik:)
Ardından dedik, dikili bi ağacımız yok, dikili iki mumumuz olsun, St. Antuan Kilisesi'ndeki güvenlik Güven abiyi bulduk, o da bi tuttu bizi, işinden bahsetti, sonra bi tur da o kutladı doğum gününü Uygur'un. Sonra iki mumu diktik, tuttuk dilekleri...
Sonra Uygar'ın hiç tahmin edemediği noktaya geldik. Kestaneci Dursun Abi. Hayatta iki zaafım var, biri kestane, diğeri barbunya:) ahahha:) Neyse zaten bu saate kadar nasıl kestane almadığıma şaşıran Uygar Şirin tosbaası "hadi kestane alak" dediğimde burdan da bir kart alacağını hiç tahmin etmemişti:) Kestaneci Dursun abimiz on numara beş yıldız dadlı biri, 10 Şubat'tan sonra ondan bi daha kestane alamadım ama mutlaka alıcam, Odakule'nin önünde sürekli. Siz de hep alın:)
Sokak sokak dolaşmaya devam ettik, Galata en sevdiğimiz meydan, Lavazza on numara kahveci, gittik delibaş bi kız; dedim akıllı ol, alırım aklını, çok şımarma, o saçları düzgün kestir, tek renge boya... Emoluğun luzumu yok.
30. karta doğru yaklaşırken, İstanbul'un en cool ve de en ucuz şarap mekanı Sensus Şarap evine uğradık, Ben sadece kartı alacağızı zannederken bu kez de İstem ve Utku süpriz yapıp bize şarap almış namussuzlar:)
G
eldik 28. karta. Efenim farkettiyseniz entellektüelite katman katman arttı. Kahve, Şarap ve ardından kitap... Salt Galata'daki Robinson Kitabevi'ndeki cool delikanlıyla Uygar'ımın pozuna bak hele. Hele hele hele. Tey tey tey...
Ve geldiiiik parti mekanınaaa, Karaköy'üm Restoran'a. Han'ın kapısında Mehmet Abi bizi karşıladı ve asansör gapısına sıkıştırdığı 29. kartı beyime verdi:)
Ta ta ta taaaam, Ahanda tontikler burdaaa, eyvahlar, pampişler, mikiler, darçular, eski dostlaaar, eski dostlaaar ve hatta en yeni dost Uzay bilem burdaa... Olleeyyy, herkesçikler geldi... Aşırı da dadlısınız:) Bir alkış kopardılar biz gelirkene ve parti başladı:) Tekrar teşkür bebikler, siz olmayaydınız olur muydu hiç?
Gecenin kahramanları İstem ve Utku önden giderek, kartları kişilere ve mekanlara ulaştırdılar. Tekrar aşırı teşkür kumrular:)
Son kartı da masada tabağının üzerine koyduyduk:) İşte böyle:)
Tüm kartları da burdan görün yavrular...
Pastanın 30 yaş mımları:) Pasta da Tatlı Köşem'in sahibi dadlım Hande'den. Moda'da, gidin, görün,tadın bayılacaksınız:)
İşte pasta keserkenki halimiz:) Zati suratım görünmüyo diye kamufle etmedim yüzümü bu sefer:) eheheh:) Hadi iyisiniz:)
Sonuç olarak...
8,5 yıldır hala deli gibin aşığım ben bu adama çiftlik! Çok seviyorum yaa! Ölüyorum dostlar!
The Delibaş Koyun:P